Safa Erülken kardeşimin yazısı...
Serin bir bahar akşamı,adı bilinmeyen bir parkta parkta sabahlayan insanlar vardı.Gecenin bu saatinde sıcacık yataklarında olmak yerine başka bir şeyi seçmişlerdi.Belki de askerde ve okula gitmek için üzerlerinden zorlukla attıkları yorganları bu kez arma için hiç üstüne örtmemişlerdi bile.Otobüsler gelecek ve armanın peşine düşülecekti her zaman olduğu gibi. Ve sabahlamak belki ilk kez bu kadar kutsal ve anlamlı oluyordu onlar için.Kilometreler kilometreleri takip ediyor,o uzun yollar bitmek bilmiyordu..Oysa 5 çayını Ortaköy’de içip tv başında maç izlemek vardı ya ama bu onlara yakışmazdı,rahat edemezlerdi sıcak koltuklarda.Otobüsün koridorları onlara göreydi öyle mutlu oluyorlar,öyle içleri rahat ediyordu.Kapanan gözler otobüsten yükselen bir besteyle açılıyordu.Kayıtsız kalınamazdı en gür sesle katılmak lazımdı.Uzun yolculuk bitiyor arma gerekince desteklendikten sonra yine aynı uzun geri dönüş macerası başlıyordu onlar için..Yorgunluk baş gösteriyordu ama mutluydular.Zaman sabaha vurmak üzereyken yolculuk bitiyor bu sefer işe,okula yetişmek için koşuşturma başlıyordu.Öyle ya haftasonunun en değerli saatlerini,dinlenme saatlerini bu yolda harcamışlardı yorucu bir hayat onları bekliyordu dışarıda.Fakat onları yoran ve üzen ne yolda harcadıkları zaman ne uykusuzluktu.Vefasızlık ve ruhsuzluk vardı.Sen o yorgunlukla son ses bağırırken sahada yürüyen cesetler vardı,sen ölümüne yola giderken tv başında atıp tutan Galatasaraylı(!)’lar vardı. Değer bilmeyen Galatasaraylılar vardı..Bütün gün kafanı kemirirdi bunlar rahat edemezdin,yine de yılmazdın Galatasaray için..Bir başka doğan gün ve bir başka arma macerası başlardı onlar için.Bu sevdanın adı Galatasaraydı.
21 Nisan 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder