29 Aralık 2011 Perşembe

Recep Ankaralı Ya Federasyon ?

Recep Ankaralı. Türk Basketbolunun ilerlemesi adına hakemlik ve eğitmenlik görevi yapan seçkin bir şahsiyet !
Hakemlik başlı başına zor bir zanaattir. Adaletli davranmanın prensip haline geldiği ve kasıtlı olmasa dahi hata yaptığında günah keçisi ilan edilme olasılığının yüksek olduğu bir meslek. Mesleki açıdan hakemlik kavramına saygımız var,işini doğru dürüst yapan hakemlerede saygımız var ... Fakat Engin Kennerman ve Recep Ankaralı gibi adaletli davranma yetisini,belli renklerin yöneticilerinin baskısıyla kullanan hakemlere nasıl bir saygı duyabiliriz ? Maç öncesi aba altından gösterilen her sopaya eyvallah diyen, '' rengini '' ( sarı lacivert) belli eden,maça çıkmadan aldığı telefon telkinleriyle düdük çalan bu adamlara nefretten başka bir şey duyulmaz ...

Futbolda şike soruşturmasında ismi geçen Recep Ankaralı'nın 30.12.2011 tarihinde oynanacak olan Fenerbahçe Ülker- Galatasaray Medical Park maçının hakemi olarak verilmesi açık ve net Federasyonun basiretsizliğidir. Telefon görüşmelerinin kayıtlarında geçen sezon Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan Şampiyonluk Play Off Mücadelesinin bazı maçlarında hakem hatalarının olduğu ve bunlara dikkat edilmesi gerektiği '' Recep Ankara'lı'' ya Fenerbahçe Basketbol Şube Sorumlusu Semih Özsoy tarafından bizzat iletilmiştir.
Bütün bu olayların hiç olmamış gibi kabul edilip böylesine bir maça Recep Ankara'lının atanması Federasyon'un ince hesaplar peşinde olmasının bir göstergesidir. Evet Türkiye Basketbol Federasyonu değişik hesapların kurumu haline gelmiştir. Cuma günü deplasmanda bir de hakeme karşı savaşacak olmak Galatasaray Basketbol Takımını yıldırmayacaktır. Yenilmez Armada Recep Ankaralıyı'da yenecektir !

Recep Ankaralı'da ... Federasyon hangi safta onu anlamadık ?

Galatasaray'ı ayak oyunlarına alet etmeye çalışanlar,beklemedikleri yerden tekmeyi yer ..

Steps yapmadan oyna Turgay Demirel !

18 Kasım 2011 Cuma

Deplasmanıma Dokunma !

Kendi açıklarının farkında olan yasakları başkalarının üstlerine koyarlar. Koyarlar ki etki tepki fragmanında film başka yerlere kaysın. Kendi açıkları olabildiğince belli olmasın. TFF ve Yayıncı Kuruluş ! Bu sene boka sardıklarının fazlasıyla farkında. Kaş yaparken göz çıkarttılar. Ve sonunda gözlerini taraftarın deplasmanına diktiler ! Ne oldu yahu yıllardır bizler deplasmana giderken bu sene gitmeyince bu şike davaları çözülecek mi ? Ya da bu kadar şeyin sorumlusu deplasmana giden taraftar mı ? Biletini alıp sevdasını rakip tribünde haykıranlar ! Hey sizler ! Şike yaptınız ! Yaptınız ve ceza olarak deplasman tribünü artık size yasak !

Bu sene Türkiye'de Futbol beyin ölümünü yaşıyor. Beyini olmadığı için düşünemeyenlerin yönettiği bir futbolun idaresi ancak bu kadar oluyor. Sene içerisinde lisanslı ürün alan kombine alan taraftarın en doğal hakkı deplasmana gitmektir ! Ezeli rakibinin evindeki maçta deplasman seyircisi olmak bu işin güzel yanıdır ... Ama 4 Büyük Kulubün yönetimi kendi taraftarlarının bu hakkını sormadan etmeden ellerinden almıştır. Göz göre göre taraftarın en doğal hakkı gasp edilmiştir. Bu temel hak ve özgürlüklerin  hukuki olmayan bir biçimde bireyin elinden alınmasıyla eş değerdir. Taraftarı öcü gözüyle göstermek gündemde eksen kayması yaratmak adına yapılmış bir haksızlıktır.

Öyle ya bu sayede Digitürk daha çok para kazanacak ! o kitle televizyonlara yönelecek ve zarar bir parça da olsa azaltılacak ..  Bunlar Türk Futbolunun bir adım daha gerilemesinden başka bir şey değildir.

Yasaklar çiğnenmek içindir Hele ki kitle psikolojisinin had safada olduğu tribün mantalitesinde ... Deplasman hakkı yasaklanan kitlelerin tepkisi bu saatten sonra sizlerle.

#deplasmanimadokunma

12 Kasım 2011 Cumartesi

Milli Kepazelik !

Başarısızlık her dönemde Türk Futbolunun içinde yer almış bir kavramdır. Başarılarımız her ne kadar destansı ve renkli oluyorsa başarısızlıklarımızda bir o kadar kahredici ve üzüntülü oluyor. Sorun başarısızlık mı ? Tek başına başarısızlıktan öte bir rezalet dün gece Türk Telekom Arena'da yaşandı. Türk Telekom Arena'ya gelmiş binlerce seyirci Hırvatistan'a karşı bir galibiyetin ülke gündeminin çok sıkıntılı olduğu bu günlerde bir nebze de olsa iyi geleceğini düşünüyordu muhtemelen.

Şimdi biraz daha genel bir konuya değinelim. Milli Takım maçlarında müsabakanın oynandığı statın seyircisi sorunsalına gelelim. İstanbul içerisinde oynanan maçlarda 3 büyük takımın stadında o takımın taraftarı her zaman ağır basar. Bu yazılı olmasada tribün kültürünün bilinen,bir gerçeğidir. Şu ana kadar hep böyle olmuştur. Milli Takım'ın içerisinde ağırlıklı olarak bu 3 büyük takımın futbolcuları olduğundan zaman zaman x futbolcu Kadıköy'de y futbolcu Ali Sami Yen'de tepkilere maruz kalmıştır. Vehayut İnönü ... Bu da hepimizin ayan beyan bildiği bir şeydir. Etki tepki ve kitle psikolojisini göz önüne alırsak belli bir oranda olması doğaldır. Peki bu işin doğrusu nedir ? Mill maçlarda bunun hiç ama hiç olmaması. Bu konuda herkes teorikte hem fikirdir fakat pratikte duygusallık zaman zaman ağır basabiliyor.

Gelelim tekrar gündemimize Türkiye - Hırvatistan Maçına. Türk Futbolu ve Türkiye Futbol Federasyonu en beceriksiz ve en zayıf kararları alma konusunda başarılı bir sezon geçiriyor. Şike soruşturması kapsamında alınan saçma kararlar yapılan yanlışlar karar alma mekanizmalarının zayıflığı bunların yanı sıra getirilen Play Off Sistemi ve Türkiye Kupası sisteminin baştan aşağı değişmesi. Açık ve net Türk Futbolu tükenmeye yüz tutmuş durumda. Doğal olarak da Milli Takım bunlardan etkileniyor. Guus Hiddink gibi tecrübeli bir hocanın profesyonellik anlayışının soğukluğunu da buna eklersek Play Off lara kalmamız bile bir mucize aslında ! Bunların yanı sıra UEFA'nın hakem ataması ve Hırvatistan'ın 2008'den içinde kalan yara dün herşeyin aleyimizde olduğunu gösteriyor. 2.dakikada yenilen gol 60.dakikalarda 3-0 lık bir hezimet ve maçın kopması ...

Tribünlere gelelim işin en gerçekçi en can alıcı kısmına ... Bu dakikaya kadar desteğini esirgemeyen binlerce insan artık tepkisini bir şekilde koymaya başlıyor ... Sahada 11 futbolcu var ve bundan nasibini herkes alıyor. Volkan da bunların arasında. Bu dakikalarda stata bir sessizlik çöküyor yani moral bozukluğu tavan yapmış. Volkan bu yuhalanmalara bu tepkilere dönerek el ve kol ile tepki veriyor. Bunun akabinde bir anda bütün tribünler bir anda Volkan'ı yuhalıyor. ! Profesyonellik kendisine verilen tepkilere,aynı şekilde karşılık vermek demek herhalde ... Ya da işine gelince profesyonel işine gelince amatör ruh ! Volkan gibi terbiyesizlik sınırlarını defalarca kez zorlayan biri bu konuda başrolleri oynuyor. Tribünlerin yapığını yanlış kabul edersek Volkan'ın yaptıklarına ne demeli ? Ha bir de Emre Belözoğlu var onunla aynı formayı giyen pek muhterem ( abisi) !


''Milli kalecinin de tribünlere "Anasını .... çocukları" diye küfür ettiği ekrana yansıdı. Tepkinin devam etmesi üzerine kaptan Emre Belözoğlu takım arkadaşını sakinleştirmeye geldi. Ancak kendisi de aynı tribünden protesto edilen Emre'nin ağzından da (O... evlatları) sözleri açıkça okundu. ''  


Bu alıntı kameralara yansıyan laflardan bir kaçı ... Şimdi sormak gerekiyor Neden Emre Neden Volkan ? Bu iki karakter abidesi futbolcu ! neden başrolde ?


Olayın yansıması bu iki futbolcunun oynadığı malum kulübün taraftar cephesinde tam anlamıyla Galatasaray'a ultrAslan'a ve Türk Telekom Arena'ya mal ediliyor. Ne kadar güzel ! Volkan'a o dakikaya kadar tek bir laf edilmemişken ve başlatılan yuhalamaların küfürlü tezahüratın Galatasaray taraftarının olduğu o kale arkasında susturulmaya çalışmasını o tribünde olan diğer takım taraftarları da görmüştür. Eğer vicdan sahibi bireyler ise bunları zaten söylerler. Ama gel gelelim Volkan artistlik boyutunda tepkilere devam edince alkış ve yuhalanma devam etmiştir. Bu seyirci ile Volkan Arasındayken bunu Galatasaray'a mal etmek dangalalıktan başka bir şey değildir. Göz göre göre yalanclılık ve eyyamcılık yapmaktır.


Malum takımın iki karakter abidesi ! oyuncusunu korumaya çalışan malum taraftar kitlesi çok değil geçtiğimiz 1 2 ay içerisinde benim milli takımım fenerbahçe söylemlerini sosyal platformlarda dile getirmiyor muydu ? Yoksa biz mi yanlış gördük yanlış okuduk ? Çok değil Trabzonspor karşısında oynayan Cska Moskova atkılarıyla fenerbahçe formasıyla Rusya'da maça gidenler ?  Bunları ne çabuk unuttunuz ?


Emre ve Volkan'ın binlerce Türk Seyircisine o.evlatları . a ... çocukları gibi söylemleri rahatlıkla dile getirmesini tartışmayanlar Şike soruşturması kapsamında başkanı içeride olanlar ve aklanamayanlar yine zeytinyağı  gibi üste çıkmaya çalışsa da bu sefer istedikleri olmayacak.  Bu millete bu seyirciye küfredenler milli takımın değil Fenerbahçe'nin formasını giymeye devam etsinler ... Onlara yakışan o dur çünkü !

12 Ekim 2011 Çarşamba

Yenilmez Armada !

İnanmak başlı başına yıkılmaz bir yapıdır.Bu yapıyı oluştururken bir anda ortaya mükemmel bir eser çıkartmak mümkün değildir. İnanmanın her katını temelde sağlam bir şekilde oluşturursanız en son ortaya çıkan eser tabir-i caiz ise şaheser olarak kendini gösterir.

Yenilmez Armada bir inanmışlık hikayesinin başarı öznesi olmuştur. Son 13 günde 7 maç ve 7 galibiyet. Euroleague'de varolabilmek ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını müzesine götürmek bu 7 maçın içinde mevcut ! İnanmanın ilk adımını 1905'de Ali Sami Yen ile atan Galatasaray Spor Kulübü 2011 yılında Erkek Basketbol branşında adımlarını sağlam attığı bir inanmışlık öyküsünün zaferini bizlere yaşatıyor. Oktay Mahmuti. Bu adam inandığını o kadar belli ediyor ki parkede birileri hakem ile beraber 6 kişi olurken ! Galatasaray hocasının hırsıyla 6 kişi oluyor ! 

Galatsaray Erkek  Basketbol Takımı,armasını taşıdığı spor kulubüne birbirinden güzel zaferleri yaşatmaya devam ediyor ... Bunda en büyük pay tartışmasız Oktay Hocanın bir o kadar da parkede son topa kadar mücadele eden oyuncularındır. Ve unutulmaması gereken en büyük destek de büyük Galatasaray taraftarının payıdır ...

Bu taraftarın gücü,Oktay Hocanın dehası parkede son topa kadar savaşan oyuncuların hırsı ... Ve bu branşa gereken desteği veren yönetim sizce de daha büyük başarıların sinyalini vermiyor mu ?

Zaferler Senin Ruhunda Var 
Haydi Bastır Galatasaray !

3 Ekim 2011 Pazartesi

Fatih Terim,Oktay Mahmuti, Sedat İncesu ve Galatasaray ...

Futbolda kötü bir sezon geçiren Galatasaray vardı geçen yıl itibariyle. Aslında 2000'den sonra beklentilerin çok yüksek olduğu bir Galatasaray vardı. Fakat beklentiler pek istenilen düzeyde karşılanmıyordu. İnişli çıkışlı bir grafik vardı. Geçen sezon ise artık silkelenmek adına önemli değişimleri getiren bir bahardı aslında. Ve her bahar maalesef biraz karanlıktan sonra gelirdi. Futbolda işler biraz da böyle yürüyordu.

Galatasaray Spor Kulübü açısından olaya bakacak olursak 1905'ten beri sporun beşiği olan bir kurumun zaman zaman böylesine iniş çıkışlar içinde olması doğal karşılanması gereken bir durumdu. Neticede bunlar kulübün köklü tarihini ve sayısız başarıların ardından kazandığı kupaları ve ilklerini değiştirmiyordu. 

Basketbol açısından geçen sezon çok güzel bir yıldı. Başarıların ardından Fenerbahçe'ye karşı oynanan Play Off serisi ve kaybedilen bir şampiyonluğa rağmen mücadelenin ve Galatasaray ruhunun yansıması basketbol branşında yüzleri güldürüyordu. Bu branş Galatasaray taraftarları için mücadelenin ve Galatasaray ruhunun var olduğu bir branştı. Oktay Mahmuti takımın başında bütün benliğiyle duruyordu ... Bu herşeyden önemliydi işte ! Takımın başındaki kişi ruhunu mücadelesin bilgisini ne kadar içten ve samimi bir şekilde ortaya koyarsa bu takıma yansıyordu.

Gelelim Engelsiz Aslanlarımıza. Onlar için aslında çok daha uzun yazılara gerek ama onlar Engelleri yıkmak için  sadece kendi içlerindeki güce ve ruha inanıyorlar ... Üstlerinde Galatasaray forması ve armasından aldıkları enerjiyi salona yansıtıyorlar. Bunları yaparken ise başlarında inanmış bir adam ve teknik heyet var. Sedat İncesu ! Oktay Mahmuti gibi herşeyini ortaya koyan mükemmel bir hoca ... Ve başarıların eksik olmadığı bir branş daha.

Gel gelelim Futbol branşına geçen sezondan sonra burda da Oktay Mahmuti ve Sedat  İncesu gibi ruhunu ve benliğini ortaya koyacak birine ihtiyaç vardı. Yani bir teknik adamdan daha fazlası lazımdı. Bu isim için alternatifler oluşturulabilirdi. Ama 2000 Ruhu denilen akımdaki başarıyı yakalamak için hali hazırdaki tek isim Fatih Terim idi.  E peki Fatih Hoca bunu 2.kez denememiş miydi ?  Bu konuyu burda uzun uzun yazmaya kalksak konu farklı yerlere gider ama Fatih Terim'in 2.kez gelişini çok fazla sağlıklı bulmamamak gerekir. Zorunlu durumlardan öte bir nevi ego tatminiydi belkide Terim'in 2.gelişi. Yani gerçek bir ihtiyaç hali değildi. Şartlar ve zemin hazır değildi ... 2000'de destanlar yazan takımın mimarı böylesine bir başarısızlıkla ölçüt alınamazdı.
2011 Yılında Galatasaray'ın mevcut durumunda bir Teknik Direktörden daha fazlasına ihtiyaç vardı ... Oktay Mahmuti ve Sedat İncesu örnekleri Galatasaray Yönetiminin gözünden kaçmamış olsa gerek ki .. Fatih Terim ile bu değişimin temelleri sağlam şekilde atılıyordu.

Spor Toto Süper Lig'de 5.Hafta geride kalırken Galatasaray geçen senenin tozunu pasını attığını Ankaragücü galibiyetiyle gösterdi ... Bu durum bir anda sihirli bir değnekle hallolmayacak. İnanç sabır ve istikrar bir anda oluşmaz. Fatih Terim bu takımı hakettiği yerlere getirecektir. Bundan kimsenin şüphesi yok. 

Galatasaray yeter ki ileriye dönük gelişimlerini ruhunun vazgeçilmezleriyle tamamlasın ... Gerisi her branşta 2000 Ruhu olarak kendini gösterecektir.

27 Eylül 2011 Salı

Hiç Unutmadık Seni | Alpaslan Dikmen

Sevmiyoruz işte eylül aylarını artık, sevemiyoruz... Bir yıl 12 aydan oluşuyor lafını biz artık sadece boş bir cümleden ibaret görüyoruz. Çıkarttık o kahpe Eylül'ü her şeyden, takvim yaprakları Eylül'ü gösterdiğinde tarifi mümkün olmayan bir burukluk çöküyor yine de. Biz Eylül'leri çıkartırız çıkartmasına da aklımızdan Alpaslan Abi, fakat seni aklımızdan, kalbimizden çıkartmak? Yokluğunun o sessiz ve insanın içini üşüten soğukluğunu unutabilir miyiz? Ölüm Allah'ın emri, onu kabul ediyoruz, inanıyoruz da abi, senin yokluğuna bi türlü inanamıyoruz işte. Biz yine Eylül'lere düşman oluruz Alpaslan abi; hatta istersen Ekim'lere Kasım'lara... Sen olsaydın da biz o 12 aydan  birine yine sarardık illa... Sitem sevgiden doğar ya abi; bu ufak sitemlere de kızmamak lazım değil mi? Bu yazının satırlarını okuyorsun belki... Senin için olan her şeyi; yazıları, pankartları, kitapları, konuşulanları... Görüyorsun bir yerden gülümsüyorsun veyahut kızıyorsun. Hatalarımızı yine düzeltiyorsun... İşte böyle be abi, hayat dedikleri bu yalan dolan şeylerde, senin yokluğun kalbimizin ortasında bütün gerçekliğiyle duruyor.


Alpaslan Dikmen. Mayısın o güneş sarısıyla damarındaki kırmızı kanı Galatasaray sevgisinde birleştirmiş birisiydi ve bunu her zaman insanlara sevdirebilmişti. Kendi yaşamını bir sevginin sadakatini kutsal bir şekilde koruyarak öğreti haline getirmekle geçirmişti. ‘’Galatasaray Sevgisi’.’ Bunu hayatının her anında o kadar güzel büyütmüştü ki onun ayrılmaz parçası olmuştu bu sevgi. Ve her seferinde daha da artan Galatasaray sevgisi onun hayat hikayesinin tamamıydı artık … Belki de çok büyük kitleler onun hayat hikayesinden alacağı örneklerle Galatasaray sevgisini bir meşale gibi yaşatacaklardı. Ve öyle de oldu. Alpaslan Dikmen’in Galatasaray sevgisi soluksuz okunacak bir öğreti dizisiydi artık. ...




 Ölümünün 3. Yıl dönümünde ultrAslan Genel Koordinatörü Alpaslan Dikmen'i saygı ve minnetle anıyoruz..


Yüce Rabbim mekanını cennet etsin Alpaslan Abi. Ruhun Şad Olsun.

Galatasaray'ın yararına olarak bir taşı yerinden kaldırıp, iki metre öteye koyanlara bile müthiş bir saygı duyarım.
ALPASLAN DİKMEN

12 Eylül 2011 Pazartesi

Mekanın Cennet Olsun Taçsız Kral

Galatasaray'lılık kavramının en somut örneklerinden birisi ... Metin Oktay. Yaşadığı hayatın her karesinde,her anından sarı ve kırmızıyı delicesine sevebilen ve onun sevgisiyle gurur duyabilen bir Galatasaray'lı. 1936 yılında başlayan yaşam serüveninde 1991 yılının o kahpe 13 Eylül'üne kadar Galatasaray timsali olmuş ölümünden sonra bile o timsal oluşunu hiç bırakmamış bir isim ...

Galatasaray'ı severken, Galatasaray'ı anlatırken veya Galatasaray'la sevinip, Galatasaray'la üzülürken hep anlatılan bir isim.  Galatasaray mı ben mi ? sorusuna '' Galatasaray o daha vefalı diyebilecek kadar sağlam bir Galatasaray'lı. Özel hayatını hiçe sayacak kadar  Galatasaray'lı olabilmek onu hissederek sevmekten geçer ... Kalbinin ortasında Sami Yen'in kapalısı gibi bir alev yanan herkes aslında Metin Oktay'ın o tarifsiz sevgisini yaşatıyor demektir ...

Ölümünün 20.senesinde Taçsız Kral Metin Oktay'ı minnetle anıyoruz. Mekanın Cennet Olsun Taçsız Kral.


Galatasaray'lılık bir din gibi bir mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır. Bu yüzden Galatasaray'ı tercih eder Galatasaray'lılığımla övünürüm.  

Metin Oktay !

15 Ağustos 2011 Pazartesi

''Şike Şike düşürememek...''

Şike iddalarıyla geçirdiğimiz günlerin ardından, kozmik odalar içinde süren bugünlerde... TFF açıklaması bekleniyordu...

Gün içerisinde TFF Yönetim Kurulunun yaptığı toplantıdan sonra herkesin 3 seçenekli beklentileri vardı, bunlardan biri şike yapan takımların küme düşürülmesi, ikinci seçenek eksi puanla başlatılması , üçüncü seçenekte yargı süresinin sonuca varılması.

TFF'nin bugün vereceği kararı en azından herkes biliyordu, bir şekilde eyyamcılık yapılacağı, olayların bu sezon ortadan kaldırılıp, yargı sürecinin akışına bırakılacağını biliyorduk.

Nitekim beklenen açıklama TFF'nin göreve geldiği süreden beri zamanı tutturamaması bu toplantıda da görüldü ve 17.45 gibi açıklamalarda bulunuldu... Verilen kararlar doğrultusunda bir yazı metini okundu ki akıllara zarardı...

İşte o yazı... Etik Kurulunun raporundan.

"kurulumuz bazı inceleme ve değerlendirmeler sonunda kanaat oluşturmaya yeticek düzeyde kanıt bulunan bazı müsabakalardaki eylemlerin spor kulüpleri bakımından şike , şikeye teşebbüs, teşvik primi veya teşvik pirimine teşebbüs oluşturduğu kanaatine ulaşmış, bazı müsabakalarda ya da olaylarda adı geçen kişiler bakımından ise kanaat oluşturmaya yetecek kanıt bulunmadığı şeklinde görüş bildirmiştir."

Denildi.

Şimdi daha neyin eyyamcılığı yapılıyor.

Belge istediniz, kozmik oda kurdunuz, ince elenip sıkı dokunuyor dediniz... Türk Futbolunun dibe vurmasını sağladınız...

Şimdi sizlere söylenecek tek söz İSTİFA ETMENİZDİR.

Bu sizin TÜRK FUTBOLUNUN ÖNÜNÜ AÇMANIZ İÇİN BÜYÜK BİR FIRSATTIR..

Bu sese kulak verin ve İSTİFA EDİN...

12 Ağustos 2011 Cuma

Futbol ahlakı ve protesto...

Türk Milli Takımı'nın Estonya ile yapacağı hazırlık maçı öncesinde Arda Turan'ın transfer edilmeside girince Milli maçın önemi dahada artmıştı...

Birde stad sahibi olmakta eklenince tadından yenmezdi Arda Turan'a veda maçı... Hemde Arena'nın çimlerinde...

Neyse ki maça gitmemeyi kafaya koymuştumda, kendimi şaşırmadım gitmedim maça.

Emre Belözoğlu denilen futbolcu bozuntusu arkadaş, her dönemde adının karıştığı çirkefliklerden dolayı taraftarın protestosuna kaldığını bildiğinden ses edememektedir, bunu hepimiz biliyoruz tabi ki fakat işin birde şu boyutu var ki, Milli Forma'yı giyen AHLAKLI (!) sporcularımızın yanında bu denli bozuk birinin o kutsal formayı giyip, birde penaltı golünden sonra ARMAYI öpüp protestoya cevap vermesi manidardır..

Yapmacık hareketlerinin devamı olduğunu Türk medyası bilmiyor mu sanıyorsun ? nitekim sen kol hareketi yaptığında medyaya ne kadar ahlaklıydın da protesto edenleri dikkate almıyorsun...

Antu.com açıklama yapıyor, Fenerbahce.org açıklama yapıyor tabi hepsi en ahlaklı resmi siteler olduğu için sporcularını koruyor...

Devam edin böyle, gittiğiniz yere kadar gideceksiniz...

Düşüşünüzden sonra kalkışınız olmayacağından, bizler o günü beklemedeyiz...

Saygılar.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Kaybetmenin İstikrarı

Galatasaray istikrarlılığın sembolüdür .. Kaybederken bile o kazanma hırsı,mücadele edebilmesi, Galatasaray Spor Kulubünün kendine has özelliklerini sahaya yansıtması ile anılır .. Başarıları çok fazladır,aldığı kupalar ile başarının istikrarı olma yolunda bir semboldür .. Başarısızlık ? Tamam kabulümüz .. Öyle ya dünya üzerinde zaman zaman başarısızlık dalgası herkesi kıyıya vurur. Vurur ve orda biter ders alırsın,tekrar  devam edersin .. Ama kıyıya vurmamak adına o hırçın dalgalara karşı savaş açarsın .. Kaybederken bile kazanabilme isteği diyoruz buna .. Dalgalar bile senin o mücadele gücüne dayanamaz sertçe vurur kıyıya .. Çok uğraştırdın beni yeter dercesine. Biz Galatasaray'ı 2000 yılında aldığı kupadan dolayı sevmedik. O kupaya giden yolda yaptıklarıyla daha çok sevdik .. Neydi kupa bu işin bir sembolüydü .. Hakedildi,ve alındı .. Keza Süper Kupa'da öyle .. Alınan şampiyonluklar ..

Biraz geriye dönelim yenilgilerimize bakalım .. Çok uzağa gitmeyelim ama 2000'li yıllara dönelim. Yenilirken bile kendinden övgüyle bahsettiren Galatasaray ! Neydi ya bunun sırrı ? Allah aşkına söyleyin geri dönelim oraya .. Dünyanın en mükemmel 11 adamını mı transfer ettik ? milyar dolarlar harcayıp biyonik adamlar falan mı getirmiştik ? Öyleyse açıklayın .. Yok ama öyle değildi 11 tane Galatasaray'lı vardı sahada o zaman .. Galatasaray'lılardı .. Çok büyük Galatasaraylı olmayada gerek yok ya .. Galatasaray armasını taşıdığının bilincinden her insan sahada mükemmel bir mücadele örneği koyar. Yener,yenilir .. Sonuç inanın önemli değil.

Galatasaray'lılık bilinci can çekişiyordu,fakat bugün anladık ki İstanbul Büyükşehir Belediye karşısında bile Galatasaray armasına uzaktınız .. Yani artık Galatasaray'lılık adına pekte bir inancınızın olmadığı hemen hemen belli oldu .. Çok uzaktasınız beyler .. Galatasaray Armasının ne olduğuna dair fikirleriniz bilinciniz çok uzaklarda .. Galatasaray armasının '' deplasmanındasınız'' madem ki artık deplasmanlar göz göre göre kaybedilen maçlar .. Sizlerde biraz deplasmana gidin .. Bunu yapın,kendinize olan saygınızdan yapın .. Galatasaray gene olması gereken yerlerde olur,olacaktırda Allahın izniyle. Bu kadar ruhsuzun gölge yaptığı bir yerde illa Güneş açar kara bulutları dağıtır ..

Bugün çok soğuktu,inanın hemde çok ..İçimiz üşüdü sizin armaya olan ruhsuzluğunuzun soğuk renklerinden .. Hani çocukluk dönemlerimizin bir oyunu vardır .. Saklanan bir eşyayı bulmak için '' Sıcak'' ''Soğuk'' oynardık .. Galatasaray Arması kendini sizin gibi ruhsuzlardan saklıyor .. Uzaktasınız beyler ! Soğuk o yüzden çok soğuk ..

7 Şubat 2011 Pazartesi

EN KÖTÜ GÜN BUGÜNSE BUGÜN DE GALATASARAY !

İnanmak ve inandığın değerleri hissederek nefes almaktır Galatasaraylılık .. Farklıdır,çok farklıdır Galatasaraylı olmak. En büyük zaferleri sen yaşarsın,en yenilmez takımları tabiri caizse madara edersin .. Bunları yaparken her alanda Galatasaray'la gurur duyarsın .. Formanı,atkını,montunu öyle gururla giyersin ki günlük hayatta .. Ben Galatasaray'lıyım demek bir değer olgusudur gurur duyabileceğin ..

Bunlarla özdeşlemiş bir taraftar kitlemiz var .. Hani kara bulutlar bazen öylesine çöker ki üstümüze .. Bir yudum güneş bulamayacak kadar,bir soluk nefese hasret kalacak kadar bunalırız .. Öyle günler de aslında Güneşin sarısına,kanımızın son damlasına kadar olan kırmıyızı ekleriz .. Bunu kimse göremez.

İşte öylesine zamanlardan geçiyoruz bu aralar. Galatasaray kümeye diyebilmek için kıçlarını yırtanlar bile var .. Gökten kemik yağar belki,bağırmaya devam edin .. Ama unutmayın Galatasaray taraftarı biraz '' delidir'' .. Rekor kırmak,bizler için adımız soyadımız gibi kolayca söylenir,kolayca yapılır ..

315 metre mi ? Yok ... Daha neler ?

Yaptık yaptık .. Güzel de oldu ..


Güzel günler Galatasaray için .. Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır ..


Teşekkürler ultrAslan !



106 Senelik muhteşem tarihi, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıların müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan Türk sporunda ilk ve teklerin takımı varolduğundan beri Türk olmayan takımları en çok yenen Türk takımı ülkesinin medarı iftiharı UEFA ve Süper Kupa sahibi dünyanın en büyük taraftar oluşumu ultrAslan'nın gururu 1481'den beri kültürün simgesi 1905'den beri sporun beşiği anlı şanlı GALATASARAY!



EN KÖTÜ GÜN BUGÜNSE BUGÜN DE GALATASARAY !



2 Şubat 2011 Çarşamba

İyiki doğdun Metin Oktay..(02.02.1936)

Galatasaraylı olmanın nasıl bir duygu olduğunu soran oldu mu sizlere hiç ? İllaki olmuştur. Değişik bir şeydir Galatasaraylı olmak. Büyük başarılar,büyük zaferler barındırır parçalı formasının sarı ve kırmızısında. Ve yenilgilerde bir çok insan üstünüze gelir. En güçlü olanın gücü biraz azalsa hemen akbabalar gibi olurlar .. Yüksek dağın dumanı çok olur derler. Galatasaray herşeyden öte bir his takımıdır .. Diğer takım taraftarlarıda takımlarını çok sevebilirler. Onlar içinde farklı olan gönül verdikleri renklerdir fakat Galatasaray o farklılıkların en zirve noktasında yer edinmiş bir kulüptür. Büyük başarılar büyük zaferler .. Tarihi galibiyetler,adı konulamayacak sevinçlerin mimarıdır Galatasaray. Bizlerin övünç kaynağı,kutsal olan şeylerin sıralamasında o da vardır ..

1905 yılından bu yana var olan gurur kaynağımız bunların yanı sıra çok büyük sporcularında yuvası olmuştur .. Kulübü gibi dik durabilen,sağlam karakterli,milyonların kalbinde taht kurmuş sporcularla anılmıştır Galatasaray .. Bu aslında bir karşılıklı etkileşimdir. Metin Oktay'ın Galatasaray'ı .. Galatasaray'lı Metin Oktay !

Evet Galatasaray'la özdeşlemiş bir efsanedir rahmetli Metin Oktay. Sembolüdür bir nevi Galatasaray'ın bu formanın armanın hakkını onu çok severek,onu iyi yerlere getirmek için bütün samimyetiyle çalışarak vermiştir. Bugün adına söylenen besteler,yaşadığı zaman dilimlerinde filmler,şarkılar mevcuttur .. Sembol futbolcu olmak,maddiyatı ikinci plana atmak .. Profesyonelliğin adı var belkide sadece. Metin Oktay takımını çok seven,parayı ikinci planda tutan bir amatör fakat bir Galatasaray PROFESYONELİYDİ.. Öyle ya artık yıllarca oyandığı takımını bırakıp ezeli rakibinin göz bebeği olan karaktersizler moda !

Ruhun şad olsun METİN OKTAY .. Seni sevenleri üzmedin sen .. Profesyonellik nedir sorusuna ? Galatasaray'ı çok sevmektir dedin .. Galatasaray'lılığıyla gurur duyan insanlara, Metin Oktay adını sevdirdin,onlar seninle gurur duydu ...

İyi ki Doğdun Metin Oktay 75 Sene olurdu bugün belkide .. Seni dinlemek isteyen bir kuşak var,sen yoksun ama seninle ilgili,sana dair o kadar çok şey var ki ..


Sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.Galatasaray İzmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim.Bence Galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır.Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."

"Fenerbahce 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."

"Sahaya çıkmadan önce Allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.Aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.Maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... Sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'Allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."

"Galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... Galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."

"Fenerbahce'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu.Hikayesi ise şöyledir ;Fenerbahce ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti.Maçtan bir gece önce Çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, İstanbul'da kıyamet koptu. Galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu:'maç Çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahce'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine Galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'

Yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. Çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci Özcan arkoç ile birlikte yükseldik. Özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. Çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. İkimiz birden yere düştük. Özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahce tribünleri benim Özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. Şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı...

Benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi.Ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim.Acıyla tekmeyi vurana baktım.Bana vuran,kendine fenerbahce'de yer edinmeye çalışan Avni idi. o acıyla ben de Avni'ye bir yumruk attım.Yumruğu Avni'nin suratına indirince saha karıştı.Antrenörümüz George Dick, Eşfak Aykaç,Muzaffer Bozok ve menajerimiz Osman İncili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz Muzaffer Bozok ile Osman İncili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi.O güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Hırsımdan ağlıyordum.Sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım.Ben gidince onlar da şaşırdı.Biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar.Durdum.Bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. Sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.

Ortalık sakinleşmişti.Ben soyunma odasına gitmeye kara verirken Suat,Turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'Dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.

Oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti.Karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.

Bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım.37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahce kalesine ben yolluyordum. Allahım rüya gibiydi sanki o an...

Nuri bir pas atmıştı,sola doğru kaçtım.Osman hızla üzerime geldi,onu atlatmak benim için zor olmadı.Aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim.En büyük korkum Naci idi. Naci Erdem ekseri bu toplara çift dalardı.Fakat ondan da sıyrıldım.Evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.Bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum.Kaleci Özcan, köşeyi kapatmıştı.Buna rağmen top hızla kaleye girdi.İnanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahce'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam Bekir'di...ama itiraf edeyim ki Metin daha iyi vuruyor...' diyordu . "

"Eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım. evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi. gülüp geçmiştim bu komik sözlere. ben nasıl aç susuz yaşardım ki? futbol benim dünyamdı. topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' Galatasaray'ı bırak İzmir'e dön...' diye diretiyorlardı. Galatasaray'ı bırakacağım ha? Allah korusun! Allah yazdıysa bozsun! Galatasaray benim dünyam, Galatasaray benim yuvam. nasıl bırakırım Galatasaray'ı? evet İzmir'i eşim kadar severim. ama benim bir de sevdiğim Galatasaray'ım var.
O aralar bizim rusya seyahatimiz vardı. eşim oya, kafasındaki acı planı İzmir' de uygulamaya koymuş. benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...gazetecilere de 'metin Galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... aman yarabbim... böylesi görülmüş şey değildi. İzmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen ankara'ya yolluyorum...'
bu mektubu ciddi zanneden galatasaraylıları bir telaş almış. ben rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. amaç para toplayıp benim Galatasaray'da kalmamı sağlamak. bunu duyunca oya İzmir'den feryadı basmış ' metin 500 bin liraya bile Galatasaray'da kalmayacak '
haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım. ve şu mesajı ilettim :

'Galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz.İzmir'i, eşim oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım Galatasaray'ım var.'
ama oya, topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları İzmir'e götürmüş. olacak iş mi? o eşyaların bir çoğunu evlenirken galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. ne derdim galatasaraylı taraftarlara ben ?Rusya'da artık daralmaya başlamıştım. nihayet yeşilköy'e inmiştik. ama gözlerime inanamıyordum, İzmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. ama galatasaraylılar da korumaya.

Meğer biz Rusya'dayken komuoyu ikiye bölünmüş, Oya mı kazanacak,ben mi? ben Galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı. ve rüçhan atlı'nın otomobiline biniyordum. Önce bizim eve gittik. kayınvaldem 'buraya galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. bir basın toplantısı düzenleyerek 'ben parayı Galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve Galatasaray'da kalıyordum.Avukatım Süha Özgermi Karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...