30 Nisan 2010 Cuma

Kewell Gidiyor.

Bizler taraftar olarak çok duygusalız aslında, Kewell bizim için vazgeçilmez olarak görülen biri, bencede öyle gördüğüm biri.

Bakıyoruz Galatasaray'a bu sene yararı olmamış, sezonun tamamında sakat olarak geçirmiş ve onun için Nonda'dan vazgeçilmiş bir oyuncu.

Nonda'nın gitmesiyle takımda ki düşüşü herkes bilmekte.

Birde son zamanlarda çıkan şu "sahte doktor raporları" tuzu biberi olmakta bu işin, uzun lafın kısası Kewell ın bu takıma fayda sağlayamayacağı.

Oynadığı dönemlerde formayı en iyi şekilde ıslattı, hakkını veren nadir futbolculardan biri.

Şimdiki sorunsa "parasal konuda" anlaşılmaması, Kewell gibi birinin artık şunu anlaması gerekir ki, Galatasaray taraftarı senin için her platformda kalmanı istemişken, Nonda'nın gönderilmesinde bile öncülük etmişken, bu son hiç hoş olmadı.

Senin oynamadığın şu kadar süre zarfında, parayı sorun etmek en son tercihin olmasını dilerdim.

Güle Güle Kewell, umarım gittiğin yerden memnun kalırsın.

27 Nisan 2010 Salı

Aslında Galatasaray ..

Sevmenin,gerçekten sevmenin ne olduğunu öğrenmektir Galatasaray. Hiç düşündünüz mü hayatınızda bir sevince bir üzüntüye kaç kişiyle ortak olduğunuzu ? Galatasaray sevgisi dışında en fazla kaç kişiyle bir duyguyu ortak paylaşabiliriz ki içten ve samimice. Ortak bir çatı altında hiç bir karşılğı olmadan; bazen bir yudum suyu paylaşarak, bazen alınan hafif alkolün etkisiyle bir bestenin en güzel yerini bağırarak böylesine bir sevgiyi paylaşmak ...

Aslında Galatasaray bir hayat biçimi bizler için; en sevinçli anımızda belkide alınan bir mağlubiyete üzülmenin ne demek olduğunu sadece bizler biliriz .. Birileri gelir Galatasaray sana ekmek mi veriyor diye saçma sapan cümleler kurar .. Duymayız bile en alışageldik sözlerden biridir. Anlatmaya da pek gerek yoktur aslında Galatasaray sevgisini onlara. Ya da tam tersini düşünmek gerek hayatın içinde en boğulduğumuz en sıkıldığımız anlarda Galatasaray'ın bizi boğduğu tarifsiz sevinçlere bakmak lazım .. Bir anda başka bir dünyaya gideriz onunla .. Karşılıksızca bizi sevince boğan başka ne var diye geçiririz içimizden bir kez daha ..

Aslnda Galatasaray bir Spor Kulübünden çok daha öte bir şey bizler için. İnsanların sahtelikler peşinde koştuğu günümüzde saçma sapan bir çok şeyin içinde; Gerçek Sevginin;karşılıksız sevginin ve birçok güzelliklerin tam merkezidir Galatasaray Sevgisi ...

Bunu görmek bunu yaşamak hayatının her anında bu sevgiye tutunmak ona gerçekten gönül verenlerin anlayabileceği ve yaşayabileceği türden bir sevgi ...

Aslında Galatasaray bir yaşam biçimi;onu yaşayabilmek,onu hayatının her anına sığdırabilmek .. İşte bu da hayatın bize sunduğu en büyük nimetlerden biri.

O yüzden Ne Mutlu Galatasaray'lıyım Diyene ...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Şampiyonluk Kimin Umrunda

Sözlerini belki de bir kez daha yazmak gerek bu bestenin; Şampiyonluk kimin umrunda ne iki kupa ne de Avrupa hepsi gelip geçici heves bizim aşkımız Cimbombom'a .. Gerçekten de öyleydi iki kupaya ya da şampiyonluğa endeksli bir sevgi değildi bizimkisi ..

Bunu çok yanlış algılayanlar var fakat .. Bizler o iki kupayı, o şampiyonluğu takımımızın her zaman almasını isteriz. Bunun aksini düşünmek bile saçma. Ama sevgi; arma sevgisi; sarı kırmızı'ya olan sevgi kupaların başarının dışında bir şeydir;onlardan bağımsızdır. Öyle ki o iki kupayı o şampiyonluğu takımımıza layık gören;aşılayan bu karşılıksız arma sevgisidir.

Bizler çok şampiyonluk gördük;çok kupalar gördük .. Hayatı boyunca başka malum takımların taraftarlarının göremeyeceği şeyleri sindire sindire yaşadık ..

Bu sezon için söylenecek çok şey olduğunu düşünmüyorum. Yeni sezon;yeni stat yeni umutlar .. Bu bir bahane değil;bu sezonda çok rahat kupalara şampiyonluğa ulaşırdık .. Kısmet değilmiş fakat.

Bizim şampiyonluklarımız birilerinin ki gibi ağlama sesleriyle;kazma kürek sesleriyle gelmez .. Biz şampiyon olursak '' bastığımız yerlerden ses gelir'' ..


Onun dışında gerçekten şampiyonluk kimin umrunda ? ..

25 Nisan 2010 Pazar

Birileri yatış mı dedi ?

Günlerdir Fenerbahçenin yatış politikalarından biriydi aslında bu, herkesi kendileri gibi görmek.

Galatasaraylık duruşunun ne olduğunu bilmeyen avel bir topluluk olan bu geniş kitle, kendi çıkarları doğrultusunda onurunu, gururunu yere sericek kadar asil duruşları vardır.

Haftabaşından beridir Galatasaray'ın Bursa'ya yatacağını kamuoyuna duyurmaya çalışan ama kendilerinin içten içe korktuklarını dışarıya vurmamaya çalışan bir camianın olayıydı bu aslında.

Kendi tribününe ait bütün biletleri alıp, sözde kampanya (!) şeklinde taraftarlarına fiyatı altında dağıtmak pardon satmak eyleminde bulunup olayı yasal boyuta taşınmasınıda sağlamıştır.

Sonuç şudur ki? Galatasaraylılık duruşu maç satmak değildir, bunu birkez daha görmenin gururunu, Galatasaraylı olmanın ONURUNU yaşıyorum.

Ne mutlu GALATASARAYLIYIM diyene.

24 Nisan 2010 Cumartesi

GALATASARAYIMIZ - Bursaspor


Ligin en zorlu maçlarından birine çıkıyoruz, ortalıkta dolanan yatış haberlerine en güzel cevabı başkanımız Adnan Polat veriyor..

Okuyalım.

Adnan Polat temkinli ve dikkatli konuştu. Kavgadan özenle kaçmaya çalıştı. Ancak eteklerindeki taşları dökmeyi de ihmal etmedi. Herkesin anlayabileceği şekilde mesajlarını da verdi. Her söylediği şeyin arkasında durdu. Bu tip röportajlarda sıkça karşılaştığımız “Aman şunu yazma” kolaycılığına kaçmadı. Adnan Polat’ın özellikle hafta sonu oynanacak olan Bursaspor maçı için söyledikleri, kafalardaki bütün sorulara ve yersiz tartışmalara son verecek şekilde...

HaberTürk'ün haberine göre; Polat, F.Bahçe’nin derbilerde özellikle Kadıköy’de neden başarılı olduğunun teşhislerini ortaya koydu. Fenerbahçe-Beşiktaş maçından önce federasyon üyelerinin niçin dikkatini çektiklerini açıkça anlattı. Kendi takımı ile ilgili çok önemli detaylar verip futbolcuların “Eyvah yandık” diyeceği sinyaller gönderdi.

AHLAKSIZLIK YAPACAK DEĞİLİZ

Galatasaray’ın Bursa’ya yatacağını düşünen geri zekalıdır. Bunu söyleyene “Salak” derim. Aslantepe’de Şampiyonlar Ligi maçları oynamak istiyoruz. Fenerbahçe şampiyon olmasın diye de kalkıp ahlaksızlık yapacak değiliz

Galatasaray olarak önümüzde kalan son 4 maçı da kazanmamız lazım. Hâlâ şampiyonluk için şansımız var. Ayrıca Fenerbahçe’nin zor maçları var. Ve üstelik Fenerbahçe “Kolay” denilen maçlarda puan kaybedilen bir takım. Bu şekilde bize şampiyonluk bile verdiler. Biz önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarını Aslantepe’de oynamak istiyoruz. Bu yüzden 2.’lik bile bize bunu sağlıyor. Farz edin Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ne gitme ihtimali belirdi. Bursa’yı Bursa’da yenemezmi Beşiktaş?

Elbette yenebilir. O durumda biz de şampiyon olamazmıyız, oluruz. Bu ligde her şey mümkün ve sonuna kadar kovalayacağız. O yüzden tüm bunları ortaya koyarak “Galatasaray Bursa’ya yatacak” diyen adama “Salak” derim. Bunu düşünen geri zekalıdır. Elbette “Biz olamazsak F.Bahçe de şampiyon olmasın” düşüncesi var. Bu normal. Aynısını Fenerbahçe de düşünür. Ama Fenerbahçe şampiyon olmasın diye de kalkıp ahlaksızlık yapacak değiliz. Olaylara yapıcı yaklaşmaya çalışıyoruz. Federasyonun işi zor, biliyoruz. Ve tam desteğimizi de veriyoruz. Ama futbolun marka değerinin yükselmesi konusu tam tersi bir mekanizmaya dönüştü. Hiç kimse sahada oynayan takımların gerçek yüzünü bilmiyor. Kim daha güçlü anlaşılmıyor. Kalite artacağına daha aşağıya gidiyor. Çünkü saha içi yönetimleri çok başarısız.

FENER’LE 20 PUANLIK FARK VAR

Lehinize ve aleyhinize yapılan hataları topladığınız zaman bizimF.Bahçe ile aramızda 20 puanlık artı bir değer çıkıyor. Bunların kasetleri ve CD’leri var. Baskı yapanlar kazandı, yapmayanlar ise hep kaybetti. Oynanan futbolun önemi hiç kalmadı. Kim bağırdıysa bağırdığı kadar kazandı. Federasyon veMHK de alet oldu. İşin tadı kaçıyor.

KADIKÖY'DE ÖDLERİ PATLIYOR

F.Bahçe’nin Şükrü Saracoğlu’ndaki derbilerdeki en büyük etkeni; 12. adamı... Futbolcularımız orada yüksek strese giriyor. Hakemler de korkuyor, ödleri patlıyor. Fenerli oyuncular o statta dokunulmazlık mertebesine ulaşıyor!

Fenerbahçe seyircisini gerçekten tebrik etmek gerekiyor. Hakemlere öyle güzel bir baskı kuruyorlar ki, dolayısıyla onlar da o baskı altında hata yapabiliyor. Fenerbahçe’nin derbilerdeki başarısının en önemli etkeni, stadı dolduran 12. adamları. Oraya giden
futbolcu ne derseniz deyin mutlaka etkileniyor. Taraftar alınan galibiyetlerin büyük bir bölümünde pay sahibi. Bizim oyuncularımız da orada yüksek strese giriyor. Bu negatif etken oluyor. Sonuçta onlar da insan. Hakemler Kadıköy’de korkuyorlar. Ödleri patlıyor. Fenerbahçeli futbolcular o statta dokunulmazlık mertebesine ulaşıyorlar! Çünkü hakemler Fenerbahçe aleyhine karar vermekten çekiniyorlar.

PSİKOLOJİK OLARAK EROZYONA UĞRUYORUZ

Bizim talebimiz, hakemlerin sahaya çıkıp normal kuralları uygulaması. Ama o baskıda bunu yapamıyorlar. İlk maçımızı hatırlayın. Keita bizim en önemli oyuncumuz. Roberto Carlos 7 saniye süren bir faul yaptı. Hakem de hep izledi. Sonra da Keita sinirlenip yumruk attı ve kırmızı kartı gördü. O maçta büyük hayal kırıklığı yaşadık. Bir de ofsayttan gol yedik. Bünyamin Gezer’in orada ödü koptu. Oysa mesleki açıdan korkusu olmaması lazım.

Ama öyle korktu ki... Zaten derbilerin anlamı çok başka. Bu maçlar sadece 3 puanlık değil, hatta 6 puanlık bile değil. Daha öte. Bir de psikolojik etkileri oluyor. Psikolojik erozyona uğruyorsunuz. Mustafa Denizli benim çok eski arkadaşım. Son F.Bahçe-Beşiktaş karşılaşmasından sonra “Hakemlik yürek işi” dedi. Hiç konuşmazdı, o da konuştu. Ben de o söze ilave ediyorum: Hakemlerin Kadıköy’de ödleri patlıyor...

‘GÖÇEK'İN YERİNE BAŞKA HAKEM ATAYIN’ DEDİM

İşin ucunun bize dokunacağını düşünerek derbi öncesi Özgener ve Arıboğan’a “Göçek’i atarsanız büyük kriz başlatırsınız” uyarısı yaptım. Fenerbahçe-Beşiktaşmaçında ne düşündüysemhepsi yaşandı. Beşiktaşlılar Hüseyin Göçek’e itiraz etti. Ben demaç öncesi, Göçek ismi resmi olarak açıklanmadan başkan (Mahmut Özgener) ve başkan yardımcısı (Lutfi Arıboğan) ile konuştum. Çünkü işin ucunun bize dokunacağını biliyordum. “Göçek yerine başka hakematayın” tavsiyesi yaptım. “Büyük bir kriz başlatırsınız” dedim. Ama yine de Göçek atandı. Hem takımlara hem de Göçek’e yazık. G.Saray, Beşiktaş ve Bursa; hepimiz mağduruz. F.Bahçe’nin başarısına da gölge düştü. Yazık değil mi bu kulüplere? Şartmıydı Göçek’i ille bumaça atamak? “Bu işin tek
yetkilisi benim” dediğin zaman böyle olur. Bunu nasıl temizleyecekler? Geçen yıl Sabri’ye “Marka değerini düşürüyor” diye ceza verdiler. Peki Bilica ne olacak? Onun yaptığı nedir? Bu durumlarda federasyon erozyona uğrar. Tamamen çifte standart. İspanya’dan bile bizimle alay ediyorlar.

GENÇERLER’İN FENER LEHİNE KAÇINCI KATLEDİŞİ

Aslında son derbiyi birinci derecede katleden adam Serkan Gençerler’dir. Bu ilk değil, kaçıncı oldu. Başka yan hakem mi yok? Bir bakın vukuatlarına... Niye sürekli bu maçlara Gençerler veriliyor? O zaman insan Gençerler’in kasıtlı olarak bu maçlara verildiğini düşünüyor. Bu adamın F.Bahçe lehine kaçıncımaç katledişi. Hüseyin Göçek Serkan ile kaç karşılaşmaya çıkmış? Ona da bir baksınlar. Kalan maçlarda speküle edilmemiş ve yıpranmamış hakemlere ihtiyaç var. Maçlar aynı saatte oynanacaksa bu son 4 haftada belirlenmeliydi. Ama belirlenmedi.

SARVAN BECEREMİYOR

Büyük organizasyonlarda neden Türk hakemi yok, bunu sorgulamak lazım. Bütün hakemler mi kötü? Değil tabii... İdari anlamda iyi yönetilmiyorlar. MHK’yi yönetenler iyi yönetemiyor. Federasyon ona güvenmiş, görev vermiş ama Oğuz Sarvan bu işi yapamıyor. Geçen yıl Sivas maçında raporlar değişti, yalan beyanlar hazırlandı. Hepsinin raporunu tuttuk ama bir şey değişmedi. Genel kurulda beyaz sayfa açmalarını istedik ve onları destekledik. Ama değişen bir şey olmadı. Güvensizlik ortamı oluştu. Olmazsa, yapamıyorlarsa onu değiştirmek sizin işiniz. Sarvan’ın kötü niyeti yok. Ama beceremiyorlar. Vizyonları yetmiyor. Futbolu Mahmut Özgener ve Lutfi Arıboğan yönetiyor. Dürüstler ve art niyetleri yok. Ama telkinleri dikkate almıyorlar. “Biz biliriz, biz yönetiriz” diyorlar. Bu iş yıpratıcı. Sezon başında MHK’nin alternatifi düşünülebilirdi. Oysa hakemler dışında hiçbir sıkıntıları yok. Ayrıca federasyonun gitmesi de çözüm değil.

Habertürk

22 Nisan 2010 Perşembe

İyi ki doğdun BABASINI OĞLU ( Atahan Dikmen)



Benim birtanecik kardeşim, sana neler yazsam aslında burada az kalır, her sene sen benim doğum günümü, yılbaşında eğlencene ara vererek ve hiç sektirmeden saat 00.00 'da ve bu hersene geleneksel olarak 01.01'e adım attığımızda olur...

Sen bize babandan kalan mirassın, o yüzden diyoruz ya sana BABASININ OĞLU diye, onun yolunda ilerleyecek, onu andığımız gibi, bize babalık yaptığı gibi sende kardeşliğin senin üzerine yüklediği sorumluluğu yerine getireceksin.

Her sene olgunlaşarak, yeni şeyler katarak kendine bugünlere geldin ve o kadar şanslısın ki aslında böyle bir babaya sahip olduğun için, gurur duymalısın...

Ben senin için hayatımda bir kere pişmanlık duydum oda kahpe eylülde, o gün o telefonu açamamanın verdiği üzüntü hala babanın mezarına gittiğimde yaşadığım en büyük üzüntüdür, gözlerimden iki damla yaş geliyorsa budur sebebi...

Orada olamayışımdı bütün zoruma giden, o yolda...

Kardeşim daha çok şey yazarımda, pazar maçta görüşeceğiz kardeşim...

BABANDAN MİRASSIN SEN BİZE...

İYİ Kİ DOĞDUN BABASININ OĞLU
İYİ Kİ KARDEŞİMİZ OLDUN...

Mutluluklar Sabri Sarıoğlu


Evet, uzun zamandan sonra program arasına sıkıştırıp, sende mutlu yuvana kavuştun...Bizlerinde senden tek isteği, bundan sonra yaşadığın bu güzel hayatı, güzel futbolla süsleyip bizleri mutlu etmen..

Ee tabi birde bunun saha içindeki güzel ortalarınıda unutmamak lazım, isabetli şutlarda bunun yanında cabası.

Allah bir ömür mutluluk nasip etsin sizlere.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Kimin yattığı belli.

Evet Fenerbahçenin sezon sonlarına doğru yarattığı kaos ortamına bir yenisi daha eklendi, neymiş Galatasaray SK, Bursaspora yatıcakmış...Yok canım daha neler ?

Karşısındakini kendi gibi görmeye alışık bir camianın tabiki böyle düşüncelere saplanması çok normal, bizlerde bunları normal karşılıyoruz fakat gerilen ortamıda hesaba katmaları gerektiğini üstüne basa basa söylüyoruz...

Fazla uzağa gitmeye gerek yok bu yatış hesaplarını yapmak için, Galatasaray bundan önceki senelerde Trabzonspor'u 4-2 yenerek , Fenerbahçenin şampiyon olmasını sağlamıştı...Bu galibiyetle Fenerbahçenin önünü açmamıştı Galatasaray, sadece olması gerekeni, sahada ki mücadelesini vermişti..

Şimdi yine öyle bir dönemden geçiyoruz...

Ve bugün Fenerbahçe basketbol takımının, Galatasaray'ın play-off lara gitmemesi için bugün olanlarıda bu gözler gördü...

Demek ki neymiş, kimin neyin altına ne şartlarda yatacağı hiç belli olmazmış..

İyi yatışlar Fenerbahçe.

Galatasaray'lı Olmak...

Cemmert Ercan kardeşimizin yazısı...

Küçüktük o zaman 2000’lü yılların başıydı hani o zamanlar 2000 değilde milenyum derlerdi hatırlar mısınız ? O zamanlarda Galatasaray aşkının kıvılcımları hiç sönmeyecek büyük bir ateşe dönüşüyordu , durduramıyorlardı..O çok sevdiğim öğretmenlerim beni sana zayıf veririm x takımı tutucaksın diye zorluyorlardı ama ne fayda biz GALATASARAY sevdasını kazımıştık bir kere kalbimize.. Benim bir farkım vardı ben UEFA Kupasıyla , Süper Kupayla büyüdüm sabah erken kalkamama okula gidememe pahasına galibiyet geceleri atkımı boynuma formamı sırtıma geçirip caddelere çıkıp arabanın camından kafamı çıkarıp haykırırcasına GALATASARAY’ın adını bağırıyordum..Galatasaray’lı olmak başka bir şeydi o Ali Sami Yen’e girince sevinçten ağlamaktı , her yenilgide takıma daha da bağlanmaktı..Anlatılmaz bir duyguydu Galatasaray’lı olmak Türkiye’de en çok aldığın o Türkiye Kupa’sıyla övünmekti Galatasaray’lı olmak belki de bazen kırıcı olsada senin baban Türkiye Kupa’sını hiç gördümü diyerekten büyüklüğünle övünmekti Galatasaray’lı olmak. Sayfalarca yazılar yazacağım diyip 10 cümlede tıkanıp büyüklüğünü cümlelere sığdıramamaktır Galatasaray’lı olmak..

Arma Uğruna...

Safa Erülken kardeşimin yazısı...

Serin bir bahar akşamı,adı bilinmeyen bir parkta parkta sabahlayan insanlar vardı.Gecenin bu saatinde sıcacık yataklarında olmak yerine başka bir şeyi seçmişlerdi.Belki de askerde ve okula gitmek için üzerlerinden zorlukla attıkları yorganları bu kez arma için hiç üstüne örtmemişlerdi bile.Otobüsler gelecek ve armanın peşine düşülecekti her zaman olduğu gibi. Ve sabahlamak belki ilk kez bu kadar kutsal ve anlamlı oluyordu onlar için.Kilometreler kilometreleri takip ediyor,o uzun yollar bitmek bilmiyordu..Oysa 5 çayını Ortaköy’de içip tv başında maç izlemek vardı ya ama bu onlara yakışmazdı,rahat edemezlerdi sıcak koltuklarda.Otobüsün koridorları onlara göreydi öyle mutlu oluyorlar,öyle içleri rahat ediyordu.Kapanan gözler otobüsten yükselen bir besteyle açılıyordu.Kayıtsız kalınamazdı en gür sesle katılmak lazımdı.Uzun yolculuk bitiyor arma gerekince desteklendikten sonra yine aynı uzun geri dönüş macerası başlıyordu onlar için..Yorgunluk baş gösteriyordu ama mutluydular.Zaman sabaha vurmak üzereyken yolculuk bitiyor bu sefer işe,okula yetişmek için koşuşturma başlıyordu.Öyle ya haftasonunun en değerli saatlerini,dinlenme saatlerini bu yolda harcamışlardı yorucu bir hayat onları bekliyordu dışarıda.Fakat onları yoran ve üzen ne yolda harcadıkları zaman ne uykusuzluktu.Vefasızlık ve ruhsuzluk vardı.Sen o yorgunlukla son ses bağırırken sahada yürüyen cesetler vardı,sen ölümüne yola giderken tv başında atıp tutan Galatasaraylı(!)’lar vardı. Değer bilmeyen Galatasaraylılar vardı..Bütün gün kafanı kemirirdi bunlar rahat edemezdin,yine de yılmazdın Galatasaray için..Bir başka doğan gün ve bir başka arma macerası başlardı onlar için.Bu sevdanın adı Galatasaraydı.

20 Nisan 2010 Salı

Arda Turan ve Caner Erkin kavgası...

Hayret ediyorum şunlara, neyi paylaşamıyorlar...
Birbirlerini tamamlayıcı özelliklere sahip futbolcular, nasıl oluyorda bu denli kendilerinden geçip birbirerine saldırıcak kadar hırs yapıyorlar yada neyi çekemiyorlar ?

Bakıyoruz idmana 5'e 2 pas çalışması yapıyorlar bunun sonucunda kavga ediyorlar, öyle böyle bir kavgada değil, antreman taraftara kapalı fakat basına açık...

İnsan biraz düşünceli olur, Galatasaray kaptanısın ve bunun ağırlığı ile orada yapıcı olacaksın, orada medya var 70milyona uzanan herşeyi yayan bir medya...

Alın size gündem, yaşadığın onca sıkıntı yetmiyormuş gibi birde bunu yaşa bakalım Arda efendi..

Bu gidişin sonu iyi değil, en kısa zamanda kendini toparla...

Yoksa bu takımda ne huzur bırakacaksın, nede huzur bulacaksın..

19 Nisan 2010 Pazartesi

Arda Turan mevzusu...

Arda kimdir arkadaş ? Galatasaray'ın bir topçusu ?

Peygamber değil birşey değil, ona kaptanlık bandını verende bu taraftardır, alması gerektiği yerde gereğini yapıcak olanda taraftardır...

Onun içinde ki Galatasaray sevgisine kimse engel olamaz, protestoyla taraftarı silicekse zaten hemen silsin, sezon sonuda gitsin...

Hayransınız Arda'ya, bizde seviyoruz...Farklı birşey yaptığımız yok...

Beste konusuna takıldınız durdunuz, elinizde başka koz kaldımı ? Bu takım şu dakikadan sonra 4te4 yaparsa bu protestonun neticesindedir, 6da6 serisinin ilk iki ayağını atlattık..

TEKRAR DİYORUM...

ARDA TURAN BURSASPOR MAÇINDA TRİBÜNLERCE ÇAĞIRALICAKTIR VE ODA BU TRİBÜNLERE GELECEKTİR...

Bu işin kısa özü bu...

Bundan sonra ne düşünürseniz düşünün...

Kimileri formayı secde eder, kutsal görür..

Kimileri formayı, kendince değişir kuzu olur...

Eleştiriler sürerken...


Yeri geliyor açıklamalar yapıyoruz, yeri geliyor susuyoruz...

Her duruşumuz bazı insanlar için suç teşkil etmekte...

Bizi anlamak için üstün zekaya ihtiyaç yoktur, biz bugüne kadar Galatasaray armasını hiç bir zaman yanlız bırakmadık...

Asla ve asla...

Armanın gittiği heryere biz koşa koşa gittik, kimi zaman bizlerin uyarılarına rağmen liseliler sınavlarını, üniler vizelerini bırakıp geldi bizlerle...

Neyden vazgeçerek, neye gidiyorlardı...

Hayattaki en önemli şeyleri Galatasaraydı bu insanların, herşeyiyle çok sevdikleriydi...Aşklarında
n öteydi...

Nedir bu Galatasaray düşmanlığı, verilen tepkiler ?

NEDEN ?

Tribün liderlerimiz bile her defasında " kimse Galatasaray’dan büyük değildir" diyorken...Bizde dahil diye üstüne basa basa ekliyorken nedir yani bu ağır tavırlar ?

Galatasarayın menfaati için herşeyi yapıyorken, takıma destek oluyorken, 5DK sustuk diye üstümüze gelmeyen kalmadı...

Yine susarız, yine tepki koyarız...BİZLER GALATASARAY TARAFTARIYIZ ve bizler için en önce GALATASARAYIN MENFAATLERİ gelir...

Arda’nın morali çok bozuk denildi, gazetelerde çıktı...Eee oysaki Diyarbakır maçından 1 gün sonra karşılaştık, gayette keyfi yerindeydi, selamlaştık geçti köşesine takıldı arkadaşlarıyla ?

Büyük kaptanın mı morali bozuktu ?

Hakan ağabey bizleri eleştiriyor olabilir ama sizlerde Galatasaraylısınız biraz susacaksınız...

Bizlerin KRAL isimini taktığı bir futbolcuya, Ersun Yanal gibi birini bitirebiliyorsak bu bizim gücümüz, sana olan sevgimizdir...

KRAL HAKAN ŞÜKÜR
SENİ ÇEKEMEYEN
BÜTÜN ....
SURATINA TÜKÜR

diye bağırdığımız dönemlerdede, biz birilerinden emir mi alıyorduk ?

Senin için yaptırdığımız 75m2 lik pankartı, Oftaş maçında asarken, birilerinden emir mi alıyorduk ?

Sen golünü attığında dönüp bize doğru elini kalbine götürüp, teşekkür ederken, maçtan sonra telefonda konuştuğumuzda Allah razı olsun dediğinde birilerinden emir mi alıyorduk ağabey he ?

Bizler GALATASARAYı karşılıksız sevdik ağabey ve hiç bir zaman kötülüğünü istemedik...

Zarar vermemek için elimizden geleni fazlasıyla yaptık...

Şimdi kenetlenme zamanıyken, muhalefet olup, takımı derinden etkilemek HİÇ BİRİMİZE YAKIŞMAZ.

Hepimiz takımımızın arkasındayız, protestomuzu bir maçla sınırlandırdık, sadece herkes herşeyin farkına varsın diye ve bitti işte...

Hakan ağabey, Arda’yla sürekli diyalog halindesin, sen ona akıl verensin bunu hepimiz biliyoruz...Şimdi büyüklüğünü gösterde, Arda’nın son 4 haftada neler yapması gerektiğini söyle.

Saygılar

Utku BOZTEPE

Yeniden canlandırma...

Son zamanlarda blog sayfasına yazamıyorduk aslında yoğunluktan diyelim. Uzun zamandan sonra tekrardan geri dönüyorum yazmaya..

Daha güzel yazılarımızla, tribünlerin dili olarak...

Saygılar