26 Şubat 2011 Cumartesi

Kaybetmenin İstikrarı

Galatasaray istikrarlılığın sembolüdür .. Kaybederken bile o kazanma hırsı,mücadele edebilmesi, Galatasaray Spor Kulubünün kendine has özelliklerini sahaya yansıtması ile anılır .. Başarıları çok fazladır,aldığı kupalar ile başarının istikrarı olma yolunda bir semboldür .. Başarısızlık ? Tamam kabulümüz .. Öyle ya dünya üzerinde zaman zaman başarısızlık dalgası herkesi kıyıya vurur. Vurur ve orda biter ders alırsın,tekrar  devam edersin .. Ama kıyıya vurmamak adına o hırçın dalgalara karşı savaş açarsın .. Kaybederken bile kazanabilme isteği diyoruz buna .. Dalgalar bile senin o mücadele gücüne dayanamaz sertçe vurur kıyıya .. Çok uğraştırdın beni yeter dercesine. Biz Galatasaray'ı 2000 yılında aldığı kupadan dolayı sevmedik. O kupaya giden yolda yaptıklarıyla daha çok sevdik .. Neydi kupa bu işin bir sembolüydü .. Hakedildi,ve alındı .. Keza Süper Kupa'da öyle .. Alınan şampiyonluklar ..

Biraz geriye dönelim yenilgilerimize bakalım .. Çok uzağa gitmeyelim ama 2000'li yıllara dönelim. Yenilirken bile kendinden övgüyle bahsettiren Galatasaray ! Neydi ya bunun sırrı ? Allah aşkına söyleyin geri dönelim oraya .. Dünyanın en mükemmel 11 adamını mı transfer ettik ? milyar dolarlar harcayıp biyonik adamlar falan mı getirmiştik ? Öyleyse açıklayın .. Yok ama öyle değildi 11 tane Galatasaray'lı vardı sahada o zaman .. Galatasaray'lılardı .. Çok büyük Galatasaraylı olmayada gerek yok ya .. Galatasaray armasını taşıdığının bilincinden her insan sahada mükemmel bir mücadele örneği koyar. Yener,yenilir .. Sonuç inanın önemli değil.

Galatasaray'lılık bilinci can çekişiyordu,fakat bugün anladık ki İstanbul Büyükşehir Belediye karşısında bile Galatasaray armasına uzaktınız .. Yani artık Galatasaray'lılık adına pekte bir inancınızın olmadığı hemen hemen belli oldu .. Çok uzaktasınız beyler .. Galatasaray Armasının ne olduğuna dair fikirleriniz bilinciniz çok uzaklarda .. Galatasaray armasının '' deplasmanındasınız'' madem ki artık deplasmanlar göz göre göre kaybedilen maçlar .. Sizlerde biraz deplasmana gidin .. Bunu yapın,kendinize olan saygınızdan yapın .. Galatasaray gene olması gereken yerlerde olur,olacaktırda Allahın izniyle. Bu kadar ruhsuzun gölge yaptığı bir yerde illa Güneş açar kara bulutları dağıtır ..

Bugün çok soğuktu,inanın hemde çok ..İçimiz üşüdü sizin armaya olan ruhsuzluğunuzun soğuk renklerinden .. Hani çocukluk dönemlerimizin bir oyunu vardır .. Saklanan bir eşyayı bulmak için '' Sıcak'' ''Soğuk'' oynardık .. Galatasaray Arması kendini sizin gibi ruhsuzlardan saklıyor .. Uzaktasınız beyler ! Soğuk o yüzden çok soğuk ..

7 Şubat 2011 Pazartesi

EN KÖTÜ GÜN BUGÜNSE BUGÜN DE GALATASARAY !

İnanmak ve inandığın değerleri hissederek nefes almaktır Galatasaraylılık .. Farklıdır,çok farklıdır Galatasaraylı olmak. En büyük zaferleri sen yaşarsın,en yenilmez takımları tabiri caizse madara edersin .. Bunları yaparken her alanda Galatasaray'la gurur duyarsın .. Formanı,atkını,montunu öyle gururla giyersin ki günlük hayatta .. Ben Galatasaray'lıyım demek bir değer olgusudur gurur duyabileceğin ..

Bunlarla özdeşlemiş bir taraftar kitlemiz var .. Hani kara bulutlar bazen öylesine çöker ki üstümüze .. Bir yudum güneş bulamayacak kadar,bir soluk nefese hasret kalacak kadar bunalırız .. Öyle günler de aslında Güneşin sarısına,kanımızın son damlasına kadar olan kırmıyızı ekleriz .. Bunu kimse göremez.

İşte öylesine zamanlardan geçiyoruz bu aralar. Galatasaray kümeye diyebilmek için kıçlarını yırtanlar bile var .. Gökten kemik yağar belki,bağırmaya devam edin .. Ama unutmayın Galatasaray taraftarı biraz '' delidir'' .. Rekor kırmak,bizler için adımız soyadımız gibi kolayca söylenir,kolayca yapılır ..

315 metre mi ? Yok ... Daha neler ?

Yaptık yaptık .. Güzel de oldu ..


Güzel günler Galatasaray için .. Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır ..


Teşekkürler ultrAslan !



106 Senelik muhteşem tarihi, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıların müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan Türk sporunda ilk ve teklerin takımı varolduğundan beri Türk olmayan takımları en çok yenen Türk takımı ülkesinin medarı iftiharı UEFA ve Süper Kupa sahibi dünyanın en büyük taraftar oluşumu ultrAslan'nın gururu 1481'den beri kültürün simgesi 1905'den beri sporun beşiği anlı şanlı GALATASARAY!



EN KÖTÜ GÜN BUGÜNSE BUGÜN DE GALATASARAY !



2 Şubat 2011 Çarşamba

İyiki doğdun Metin Oktay..(02.02.1936)

Galatasaraylı olmanın nasıl bir duygu olduğunu soran oldu mu sizlere hiç ? İllaki olmuştur. Değişik bir şeydir Galatasaraylı olmak. Büyük başarılar,büyük zaferler barındırır parçalı formasının sarı ve kırmızısında. Ve yenilgilerde bir çok insan üstünüze gelir. En güçlü olanın gücü biraz azalsa hemen akbabalar gibi olurlar .. Yüksek dağın dumanı çok olur derler. Galatasaray herşeyden öte bir his takımıdır .. Diğer takım taraftarlarıda takımlarını çok sevebilirler. Onlar içinde farklı olan gönül verdikleri renklerdir fakat Galatasaray o farklılıkların en zirve noktasında yer edinmiş bir kulüptür. Büyük başarılar büyük zaferler .. Tarihi galibiyetler,adı konulamayacak sevinçlerin mimarıdır Galatasaray. Bizlerin övünç kaynağı,kutsal olan şeylerin sıralamasında o da vardır ..

1905 yılından bu yana var olan gurur kaynağımız bunların yanı sıra çok büyük sporcularında yuvası olmuştur .. Kulübü gibi dik durabilen,sağlam karakterli,milyonların kalbinde taht kurmuş sporcularla anılmıştır Galatasaray .. Bu aslında bir karşılıklı etkileşimdir. Metin Oktay'ın Galatasaray'ı .. Galatasaray'lı Metin Oktay !

Evet Galatasaray'la özdeşlemiş bir efsanedir rahmetli Metin Oktay. Sembolüdür bir nevi Galatasaray'ın bu formanın armanın hakkını onu çok severek,onu iyi yerlere getirmek için bütün samimyetiyle çalışarak vermiştir. Bugün adına söylenen besteler,yaşadığı zaman dilimlerinde filmler,şarkılar mevcuttur .. Sembol futbolcu olmak,maddiyatı ikinci plana atmak .. Profesyonelliğin adı var belkide sadece. Metin Oktay takımını çok seven,parayı ikinci planda tutan bir amatör fakat bir Galatasaray PROFESYONELİYDİ.. Öyle ya artık yıllarca oyandığı takımını bırakıp ezeli rakibinin göz bebeği olan karaktersizler moda !

Ruhun şad olsun METİN OKTAY .. Seni sevenleri üzmedin sen .. Profesyonellik nedir sorusuna ? Galatasaray'ı çok sevmektir dedin .. Galatasaray'lılığıyla gurur duyan insanlara, Metin Oktay adını sevdirdin,onlar seninle gurur duydu ...

İyi ki Doğdun Metin Oktay 75 Sene olurdu bugün belkide .. Seni dinlemek isteyen bir kuşak var,sen yoksun ama seninle ilgili,sana dair o kadar çok şey var ki ..


Sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.Galatasaray İzmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim.Bence Galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır.Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."

"Fenerbahce 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."

"Sahaya çıkmadan önce Allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.Aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.Maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... Sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'Allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."

"Galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... Galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."

"Fenerbahce'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu.Hikayesi ise şöyledir ;Fenerbahce ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti.Maçtan bir gece önce Çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, İstanbul'da kıyamet koptu. Galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu:'maç Çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahce'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine Galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'

Yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. Çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci Özcan arkoç ile birlikte yükseldik. Özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. Çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. İkimiz birden yere düştük. Özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahce tribünleri benim Özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. Şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı...

Benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi.Ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim.Acıyla tekmeyi vurana baktım.Bana vuran,kendine fenerbahce'de yer edinmeye çalışan Avni idi. o acıyla ben de Avni'ye bir yumruk attım.Yumruğu Avni'nin suratına indirince saha karıştı.Antrenörümüz George Dick, Eşfak Aykaç,Muzaffer Bozok ve menajerimiz Osman İncili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz Muzaffer Bozok ile Osman İncili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi.O güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Hırsımdan ağlıyordum.Sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım.Ben gidince onlar da şaşırdı.Biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar.Durdum.Bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. Sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.

Ortalık sakinleşmişti.Ben soyunma odasına gitmeye kara verirken Suat,Turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'Dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.

Oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti.Karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.

Bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım.37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahce kalesine ben yolluyordum. Allahım rüya gibiydi sanki o an...

Nuri bir pas atmıştı,sola doğru kaçtım.Osman hızla üzerime geldi,onu atlatmak benim için zor olmadı.Aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim.En büyük korkum Naci idi. Naci Erdem ekseri bu toplara çift dalardı.Fakat ondan da sıyrıldım.Evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.Bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum.Kaleci Özcan, köşeyi kapatmıştı.Buna rağmen top hızla kaleye girdi.İnanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahce'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam Bekir'di...ama itiraf edeyim ki Metin daha iyi vuruyor...' diyordu . "

"Eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım. evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi. gülüp geçmiştim bu komik sözlere. ben nasıl aç susuz yaşardım ki? futbol benim dünyamdı. topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' Galatasaray'ı bırak İzmir'e dön...' diye diretiyorlardı. Galatasaray'ı bırakacağım ha? Allah korusun! Allah yazdıysa bozsun! Galatasaray benim dünyam, Galatasaray benim yuvam. nasıl bırakırım Galatasaray'ı? evet İzmir'i eşim kadar severim. ama benim bir de sevdiğim Galatasaray'ım var.
O aralar bizim rusya seyahatimiz vardı. eşim oya, kafasındaki acı planı İzmir' de uygulamaya koymuş. benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...gazetecilere de 'metin Galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... aman yarabbim... böylesi görülmüş şey değildi. İzmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen ankara'ya yolluyorum...'
bu mektubu ciddi zanneden galatasaraylıları bir telaş almış. ben rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. amaç para toplayıp benim Galatasaray'da kalmamı sağlamak. bunu duyunca oya İzmir'den feryadı basmış ' metin 500 bin liraya bile Galatasaray'da kalmayacak '
haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım. ve şu mesajı ilettim :

'Galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz.İzmir'i, eşim oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım Galatasaray'ım var.'
ama oya, topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları İzmir'e götürmüş. olacak iş mi? o eşyaların bir çoğunu evlenirken galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. ne derdim galatasaraylı taraftarlara ben ?Rusya'da artık daralmaya başlamıştım. nihayet yeşilköy'e inmiştik. ama gözlerime inanamıyordum, İzmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. ama galatasaraylılar da korumaya.

Meğer biz Rusya'dayken komuoyu ikiye bölünmüş, Oya mı kazanacak,ben mi? ben Galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı. ve rüçhan atlı'nın otomobiline biniyordum. Önce bizim eve gittik. kayınvaldem 'buraya galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. bir basın toplantısı düzenleyerek 'ben parayı Galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve Galatasaray'da kalıyordum.Avukatım Süha Özgermi Karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...